Skip to main content

Teknolojinin ne kadar büyüdüğünden, sosyal medyanın hayatımızdaki yerinden bahsetmeyeceğim sizlere. Bunlar zaten artık bir meslek haline gelen sosyal medya uzmanları tarafından sıkça bahsediliyor. Benim derdim, biraz daha mahalle baskısı üzerine..

Bugün; Foursquare‘de o anda nerede olduğumu, Foodspotting‘de ne yediğimi, izlediğim Youtube‘da videoları ve Twitter‘da aklıma takılan memleket meselelerini yazıyorum.

Nasıl ki artık sabah işe başladığınızda e-postalarınızı kontrol etmek ilk işiniz oluyorsa (olmuyorsa da olmalı!) benim için de dışarı çıkacaksam Foursquare’den arkadaşlarımın nerede olduğunu öğrenmek ilk işim oluyor diyebilirim. Eğer Foursquare’de check-in yapmış yakınlarda biri varsa onu arayıp “bekle geliyorum, iki laflayalım” diyorum.
Ya da tam da bugün bir arkadaşıma hediye ararken Twitter’da takip ettiğim Hande Köseoğlu’nun Nazım Hikmet’ten bir kitap setini tavsiye etmesi…

 

Tüm bu güzelliklerin yanı sıra maalesef gerçek hayatta ben Foursquare’de check-in yaptıkça “herkes senin şu an nerede olduğunu mu merak ediyor?” diye ya da Twitter’da bir tweet yazınca “bunu buraya yazıp, insanlar okuyunca ne olacak” diye soran insanlara bir çift lafım var; TAKİP ETMEME ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİPSİN!

Sosyal medyayı, şu an ne yaptığımı, ne düşündüğümü, ne yediğimi, nerede olduğumu paylaşmaktan hoşlanıyorum. Ve her normal insan gibi de sevdiğim, değer verdiğim insanları da bu gibi platformlarda takip ediyorum.
Sen ki; bu durumdan hoşnut değilsen o kişiyi çok basit bir iki tuşla takip etmeyerek kendini bu dertten kurtarabilirsin.