1950’lerde Alan Turing’in “Turing Makineleri”nden sonra ortaya çıkan bilgisayar ile yaşadığımız dünya çok farklı bir boyuta doğru gidiyor. Odalar büyüklüğündeki bilgisayarları şu an bu yazıyı yazdığım sessiz sedasız 3-4 santimetrelik dizüstü bilgisayarlar, 1973’de Motorola’da mühendis olarak çalışan Martin Cooper ile ortaya çıkan ilk cep telefonu IBM ve Palm şirketlerinin geliştirdiği ilk akıllı cep telefonları ve bu cihazlarda bir dönüşüm başlatan Apple’in ilk iPhone…
Artık yıllar öncesinde Star Wars, Star Trek, Knight Rider gibi bilim kurgu yapımlarında gördüğümüz aksesuarlar gerçek oluyor. Yani; teknolojik aygıtların fonksiyonlarının yanında dizaynlarının da gelişmesi sonucunda bu aygıtların birer aksesuara dönüşmesi durumu.
Geçtiğimiz aylarda projesi kapatılan bir ürün olsa da; giyilebilir teknoloji alanında ses getiren ilk adımlardan birine Google, Google Glass ile attı. Sesli komutlar ile video ve fotoğraf çekmek, adres aramak veya aklınıza takılan herhangi bir soruya yanıt almak gerçekten inanılmazdı.
Google Glass projesi şimdilik sona ermiş olsa da giyilebilir teknolojinin son kullanıcıya rahatlıkla ulaşan ürünlerinden biri akıllı saatlerdir.
Bu saatlerden bir tanesi var ki; gerek Android gerekse iOS tabanlı akıllı telefonlarla rahatlıkla iletişim kurabiliyor.
2012 yılında start-up’ların merkezi Palo Alto, Amerika’dan Kickstarter.com web sitesine projelerini duyurmakla başladı her şey. 5-6 kişilik bir ekiple kurulan Pebble Technology, 100.000 Dolar gerekirken ihtiyaçları olan paranın 10 katından fazlasını; tam 10,266,845 doları insanların kendilerine yatırmalarını sağladı.
Ve sözlerinde durarak 18 Mayıs 2012’de ilk Pebble marka saatlerini üretmeye başladılar.
Pebble’ı yaklaşık 2-3 haftadır kullanıyorum. Baştan söyleyeyim; fazlasıyla memnunum.
Telefonla senkronize bir akıllı saatten beklentiniz ne olabilirse birebir bunları yapıyor; fazlasını değil.
Kolunuza taktığınız bir saati her akşam eve gittiğinizde şarja koymak ne kadar mantıklı sizce? Apple Watch ile bunu yaşayıp göreceğiz, zira kendisi maksimum 18 saat şarjsız ayakta durabiliyor.
Pebble Watch’ı ise e-paper ekranı sayesinde 7 gün boyunca şarj derdi yaşamadan kullanabiliyorsunuz. Şarj etmesi de oldukça kolay ayrıca. Küçük miknatıslı şarj kablosuyla birlikte geliyor. 10-15 dakika şarj ettiğinizde bile bir gün rahatlıkla çıkartabiliyorsunuz.
Pebble’ın rakipleri (Moto 360 ve Samsung’un akıllı saatleri) pil sorunlarından dolayı ekranlarını kısıtlayan cihazlar. Zira sürekli ekranın açık kalması demek daha çok pil tüketimi demek. Pebble’ın ekranı ise her zaman açık. E-paper teknolojinin ışıkla hiçbir sorunu yok, gündüz vakti de saatin ekranını sorunsuz görebiliyorsunuz. Karanlık bir ortamdaysanız da kolunuzu hafifçe sallamanız yeterli. Ekran ışığı otomatik olarak devreye giriyor.
50 metreye kadar su geçirmezliği var. Elbetteki bir Pebble ile tüplü dalış yapmayı düşünmüyorsunuzdur ancak elinizi yıkarken saatinizi çıkartma gereksinimi olmaması iyi bir özellik.
Ürününün siparişini kendi sitelerinden verdim. Yaklaşık 3 haftada geldi. Herhangi bir gümrük vergisi gibi bir sorun yaşamadım. PTT tarafından direkt elime ulaştı.
Ürünü beklerken endişelendiğim bir konu cep telefonunun bluetooth’u ile sürekli iletişimde olacağı için telefonun şarjının çok çabuk biteceğini düşünmemdi. Lakin korktuğum başıma gelmedi. Telefonun şarjında gün içerisinde maksimum %3-4’lük bir farklılık yaşandı.
Ürünü satın almadan önce incelerken Türk teknoloji incelemelerinde Türkçe desteğinin olmamasından bahsediliyordu. Belki o incelemeler sonrası Pebble bazı güncellemeler yapmış olabilir ancak ben öyle bir sorun hiç yaşamadım. Evernote’daki notlarımı saatimde Türkçe karakterlerinde hiçbir sorun yaşamadan görüntüleyebiliyorum.
Bir akıllı saat olarak Apple Watch’tan sonraki (ki kendisi henüz piyasaya çıkmadı) iPhone ile çalışabilen tek akıllı saat Pebble. Bildirim ayarlarını Pebble’ın istediği gibi telefonunuzda ayarladığınız sürece iPhone’da bildirim ekranına düşüp, saatime düşmeyen bir uygulama henüz hiç olmadı.
Tek kötü yanı; insanlar saati gördüklerinde marka algısından dolayı “Apple Watch mı” diye sormaları ve sizin onlara hayatlarında hiç duymadıkları bir markayı anlatmaya çalışmanız oluyor :)
Bu arada; Pebble ekibi ikinci projeleri olan Pebble Time için yatırım toplamaya başladılar, haberiniz olsun…