Okuyanlar bilirler, geçtiğimiz günlerde “Modern hayatın yeni hastalığı: FOMO” başlıklı bir yazı yazmıştım. Çoğumuzun yaşadığı sıkıntılar aslında. Zira günlük hayatımızda kafamız sürekli dolu ve yoğun. Bu durumda hem eziyet çekiyor hem de o eziyetten zevk alıyoruz. Bir anlamda sado-mazoşizm de denilebilir. Bu duruma zamanla bir de “yoğun hayat sendromu” ekleniyor. Ve çoğumuzun ileriki günlerde yaşayacağı ve çoğunuzun adını (maalesef) magazin programlarından duyduğumuz “tükenmişlik sendromu” da peşinden geliyor. Bu yaşam biçimimizin kısa vadede getirdiği kolaylıkların yanı sıra gerek kısa gerekse uzun vadede getirdiği zorluklar da var.
Bugüne kadar hiçbir bilginin gereksiz olmadığına inananlardanımdır. Öğrendiğimiz her yeni bir bilginin zihni geliştirdiğini ve bazı insanlarca ne kadar gereksiz görülürse görülsün bir gün işimize yarayabileceğini düşünürüm. Ancak bu durum bazen günlük hayatımızda beynimizi bir bilgisayarmış gibi davranmamıza ve onun da ara sıra tıp kı diğer organlarımız gibi dinlenmeye ihtiyacı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Cep telefonlarımızdan kontrol ettiğimi e-postaların yanıtlarını telefonumuzun maksimum 5.5 inc’lik ekranı ve küçük klavyesinden dolayı kısa cümlelerle vermek zorunda kalıyoruz. Halbuki aklımızda daha çok fikir, düşünce ve yazacak şey oluyor fakat bu “kolaylıktan” yararlanmak adına çoğu şeyi kaçırıyoruz. Sevgilinizle veya arkadaşlarınızla özel bir anı yaşarken telefonunuzdan gelen uyarı sesiyle o anı yaşamaktan vazgeçiyoruz ve telefonlarımıza sarılıyoruz. Ve maalesef bu cihazları elimize aldığımızda bir şey kaçıracağım korkusuyla yalnızca e-postalarımıza değil, kim nerede check-in yapmış, Facebook’ta en son ne durum güncellemesi gerçekleştirmiş ya da Instagram’a hangi fotoğrafı koymuş diye bakmadan yapamıyoruz.
Bu gibi durumlara genel çözümler haricinde benim denemelerim;
- Öncelikle telefonumdaki bir çok bildirimi kapatmak. Buna e-postalar, sosyal medya hesapları vb. uygulamalar da dahil. Telefonlarımıza kayıtlı e-posta hesaplarım hiçbir zaman otomatik olarak sunucuya bağlanıp, yeni ileti var mı diye kontrol etmez. Bildirimlerini açık bırakmam gereken uygulamalar var ise de sesini muhakkak kapatıyorum. Bu sayede telefonu ben elime aldığım zaman bu bildirimleri görüyorum ve ilgileniyorum.
- Twitter benim için önemli bir bilgi kaynağı. Twitter sayesinde takip ettiğim ana akım haber kanalları her geçen gün azalıyor. Lakin burada da biraz seçici davranmak gerekiyor. “Gereksiz” konularda ve çok fazla tweet gönderen hesaplardan kaçınmalısınız. Bu hesaplar için gerekirse listeler oluşturabilirsiniz.
- Çok şeyi not alıyorum. Zira bu yoğun gündem içerisinde insan bir çok şeyi unutabiliyor. Bu sebeble Evernote bir çok konuda sağ kolum gibi bir uygulama. Mobildeyken de sesli not özelliğini tavsiye ederim. Kendi sesimizi kaydedip daha sonra dinlemek pek kültürümüzde olmayan bir davranış, bu yüzden ilk başlarda alışmakta zorluk çekebilirsiniz fakat zamanla yararını görüyorsunuz.
- Önemli gördüğüm ve “bunu mutlaka okumalıyım” dediğim bir içerik varsa bunu Pocket‘a kaydediyorum. Boş zamanlarımda, fırsat buldukça da (İstanbul trafiği bu iş için biçilmiş kaftan) okuyup, arşivliyorum.