Skip to main content

Yıllardır söylediğimiz şey; bir “skandal” olarak tüm medyada haber olarak 7’den 70’e herkesin duyduğu üzere oldu; Facebook’ta kişisel verilerimizin kullanıldığı ortaya çıktı. Mark Zuckerberg, bu skandal ortaya çıktıktan sonra gazetelere verdiği reklamla özür diledi.
Özüründe bu skandala sebep olan bu “quiz” uygulamasını yasakladıklarını ve bunun gibi “Facebook’la giriş yap” olarak kullanılan uygulamalara artık daha az yetki ve veri vereceklerini söyledi. Peki yeterli mi?

Mark Zuckerberg’in özür mektubu

Gelin; bugun bu noktaya nasıl geldiğimizi konuşalım. Tabii öncesinde Facebook’un yıllar yılı nasıl büyüğünden bahsetmeden olmaz.

Social Network filminden de kuruluş hikayesini izleyebileceğiniz Facebook’un 2004 yılında 1 milyon kullanıcısı vardı. Çıkış noktası üniversitelerdi ve sadece üniversite öğrencilerinin kullanabileceği bir yapıda oluşturulmuştu. 2005 itibariyle 6 milyon üyeye sahip olup, ilk mobil uygulamasını da bu tarihte geliştirmişlerdi.

2007 yılında 58 milyon Facebook üyesi varken; bugünkü “skandala” sebep olan “Facebook Login” özelliğini duyurdu. Artık yavaş yavaş herkesin Facebook’ta bir hesabı olduğu düşünüldüğünden; bu özellik sayesinde diğer web sitelerine yeni bir hesap açmak ya da giriş yaparken kullanıcı adı – parola girmek yerine “Facebook’la Giriş Yap” butonuna tıklayarak insanlar “daha kolay” bir şekilde diğer web sitelerine üye olup, giriş yapabiliyorlardı.
Fakat bu durumun kullanıcı tarafında bazı sıkıntıları da var(dı). “Facebook’la Giriş Yap” özelliği kullanıcının web sitesine kayıt işlemini kolaylaştıra dursun, web sitesi sahibi Facebook üzerinden giriş yapan kullanıcılara ait tüm bilgilere hatta o kullanıcının arkadaşlarının bilgilerini de görüntüleyebiliyor!

  1. Üstelik bütün bunların hepsi tamamen yasal! Zira öncelikle bu konuda hukuki bir durum -en azından o seneler- yoktu. Bugünki gibi kişisel verilerin korunması kanunu gibi yasalar bulunmuyordu. (Ki bugün bulunmasına ve kişisel verilerin öneminin tüm dünyada politikacılar arasında konuşulmasına rağmen geldiğimiz noktada halen varolan yasalarda bazı sıkıntılar var, ki bu başka bir yazının konusu olsun.)
  2. Siz bir Facebook kullanıcısı olarak okumadan “okudum, onaylıyorum” diyerek işaretlediğiniz (imzaladığınız) kutucularda yer alan Gizlilik Politikaları sayfalarında bu kişisel verilerinizi bu şirket ve uygulamaların istediği gibi kullanabileceklerine onay veriyorsunuz.

O gün Facebook gibi belki onlarca belki yüzlerce sosyal medya platformu vardı. Hala bir çok alternatifi var. Peki bir anda neden bu kadar milyonlarca, bugün ise milyarlarca, dünya nüfusunun 4’de 1’i kullanır halde peki?

Facebook’u Facebook yapan hiç kuşkusuz uygulamalardır. “Çiftlik sever” bir halk olarak hangimiz FarmVille’de inek beslemedi ya da CandyCash ile renkli taşları yakalamaya çalışmadık…
Bu gibi oyun ve uygulamalara tanınan sınırsız kişisel verilerimize erişim hakkı sayesinde Facebook sayesinde şirketler bizim hakkımızdaki her şeyi bilir hale geldi.
Düşünsenize; Facebook’taki hangi oyun için hangimiz para ödedi? Hiçbirimiz. Peki, bu şirketler nasıl milyon dolarlık şirket haline geldi sizce?
“Ürün bedavaysa, asıl ürün sizsiniz” sözünü hatırlatmak isterim. Facebook’taki binlerce uygulama (Facebook’un kendisi dahil) bedava. Biz oyunumuzu oynarken bizim kişisel verilerimiz ise bu şirketlerin elinde.

2009 yılında ise Facebook insanların paylaşımlarını değerlendirebilecekleri “Beğen” butonunu hayata geçirdi. Bu buton hiçbir zaman bir “arkadaşım fotoğrafta güzel çıkmış beğeneyim” butonu olmadı. Uygulamalar, ekstra izinler, çeşitli sorular olmadan sizin kim olduğunu Facebook’a en iyi anlatan butondur; Beğen butonu.

Cambridge Üniversitesi’nin Psikoloj Bölümünde görev alan Dr Michal Kosinski, insanların beğendiği içeriği analiz ederek onları “tanımanın” bir yolunu da buluyor:

  • Sadece 10 beğeni ile, sizi ortalama bir iş arkadaşınızdan daha iyi tanıyor.
  • 70 beğeni ile arkadaşlarınızı geçiyor.
  • 150 beğeni ile anne-babanızdan bile daha iyi tanımasını sağlıyor.
  • 300 beğeniyi analiz ederek size eşinizden daha yakın oluyor.
  • Bunun ötesinde de artık sizi sizden iyi tanıyor.

Kosinski bulgularını yayınladıktan bir hafta sonra Facebook, beğeni bilgisini halka kapıyor, ancak özel izinle uygulamalara verilir hale geliyor.

2011’de 845 milyon aktif kullanıcı, Aralık 2017’de son güncel rakamlarda ise 1.4 milyar günlük, 2.3 milyar ise aylık kullanıcısı bulunuyor. Bu sayı aynı zamanda tüm dünyadan milyarlarca insanın kişisel verisi anlamına da geliyor.


Bermuda Şeytan Üçgeni: Facebook, Cambridge Analytica ve Aleksandr Kogan

Hatırlayayım; Facebook, 2007 yılı itibariyle farklı sitelere de “Facebook’la giriş yap” özelliği sayesinde giriş yapılabiliyordu. Mesela bir alışveriş sitesinden bir ayakkabı satın alacaksınız ve o alışveriş sitesinin üyelik formunu doldurmakla uğraşmak yerine “Facebook’la giriş yap” özelliğini kullanarak siteye kaydolup, ayakkabıyı satın alıyorsunuz. Bu durum sizin Facebook’taki kişisel veri tablonuza bir de sevdiğiniz veya sevebileceğiniz ayakkabı seçeneklerini de ekliyor, yarın bu tarz ayakkabıları Facebook’ta reklam olarak görebiliyorsunuz.
Sadece bu algoritmaların gelişimi için Facebook Amerika Birleşik Devletleri’nin Seattle şehrinde bir araştırma merkezi de kurdu.

Bu “Facebook’la giriş yap” özelliğini ilk kullananlardan biri de kişisel verilerimizi toplamaya yönelik This is Your Digital Life uygulamasını geliştiren Cambridge Üniversitesi akademisyeni Aleksandr Kogan oldu.
“Hangi dizi karakterisiniz?”, “Sizin ruhunuzu yansıtan renk hangisi?” gibi bir kişilik testiydi bu. Ne kadar masumca değil mi? Bir zamanlar hangimiz yapmadık ki? Çıkan sonuçla bazen gurur duyar, bazense sırf eğlencesine arkadaşlarımızla paylaşırdık, onların da bu testleri çözmesini beklerdik.
Bu masum gibi görünen test uygulamasını yapan 300 binden fazla insan ve bununla birlikte Facebook’un (ve siz kullanıcıların verdiği izinle) 30 ila 50 milyon insanın kişisel verileri artık Kogan’ın eline geçmiş oldu.

2013 yılında siyasal araştırma ve veri toplama şirketi olan Cambridge Analytica kuruldu.
Facebook, 2014 yılında yaptığı bir güvenlik güncellemesiyle Kogan’ın da kullandığı “açığı” farkında olmadan düzeltiyor. 2015’de ise Facebook’taki bu “güvenlik açığının” kapatılması hiçbir anlam ifade etmedi. Zira bu milyonlarca insanın kişisel verileri Kogan’ın zaten elindeydi.

Ki; bu Facebook’un iddia ettiği gibi bir “güvenlik açığı” değildi, hiçbir zaman da olmadı. Facebook, uygulama geliştiricilerine ve oyun şirketlerine “gel benim alt yapımı -API- kullan, sana bu verileri vereyim” diye pazarlamasını dahi yaptığını unutmayalım.
Daha sonrasında ise Kogan, milyonlarca insanın verisini Cambridge Analytica adlı şirkete satıyor.

Tüm bunlar olurken Facebook bu olaylardan bir kaç sene sonra haberdar oluyor ve tek yaptığı “o bilgileri silin” diye bir e-posta atmak. Evet, evet. Bu durum Facebook’un o kadar umrundaki tek yaptığı bir e-posta göndermek! Karşı taraftan gelen cevap tabii ki olumlu; “Peki, sildik.”
Bu kadar!

Peki biz bugün bütün bunları nasıl biliyoruz? O zamanlar Cambridge Analytica şirketinin Araştırma Direktörlüğünü yapan Chris Wylie –kendi söylediğine göre– artık dayanamayarak her şeyi itiraf ediyor. Ki Wylie aynı zamanda “evet sildik” e-postasını atan kişi.

Mesele sadece Amerika seçimlerinde kimler Cumhuriyetçi kimler Demokrat diye görmek değil! Aynı kişi bu verileri Trump’ın seçim kampanya sloganını bulmak için kullandıklarını da söylüyor. 175 bin ayrı kombinasyonda farklı sloganlar, farklı cümleler, farklı kelimeler, farklı renk tonları vs. vs. 175 bin farklı mesaj!

Davranışlara ve kişilere özel Facebook’ta gösterilecek reklamları, sosyal mesajları, kampanyaları, haberleri ve devamını siz düşünün…

Mesele herhangi bir sosyal medya ortamında bir şey paylaşmanız ya da beğenmeniz değil. Örnek; Facebook üyesi olmasanız dahi Facebook Audience Network sayesinde sizin de bir Facebook’ta hayalet bir profilinizin olduğunu, bu profile göre hedeflendiğinizi ve bu profile göre size reklam gösterimlerinin yapıldığını biliyor muydunuz?
Hiç kimse sizin kimlik numaranıza, e-devlet parolanızla ilgilenmiyor. Siz onlar için birer metasınız. Sizin, değiştirebilecekleri fikirlerinizle ilgileniyorlar. Bu bugün bir alışveriş sitesindeki ayakkabı olur, yarın oy vereceğiniz siyasi parti olur, ertesi gün başka bir şey…

İzlediyseniz bilirsiniz; bahsettiğim konular size de biraz House of Cards dizisinde Frank ve Claire Underwood çiftinin bir araştırma şirketiyle anlaşması ve insanların verilerini toplayarak insanların davranışlarını sosyal medya üzerinden etkiliyorlardı. İşte itirafçı Chris Wylie’in anlattığı da tam olarak bu dizide konu edilen şeyler.

Peki; gerçekte hangi seçimlerde etkili olundu? Şunu biliyoruz; Trump’ın başkanlık seçimlerinde Cambridge Analytica ile çalışıldı. Ayrıca Donald Trump’ın en büyük destekçilerinden Robert Mercer‘in, Cambridge Analytica’ya 15 milyon dolarlık yatırım yapmıştı. Peki sizce bu yatırım neden yapıldı? Trump’ın seçimleri Cambridge Analytica sayesinde kazandığı bugün Amerikan basını tarafından konuşuluyor.


Bugün, Whatsapp’ta bir arkadaşınızla bir ayakkabı konuştuğunuzda ve geri dönüp Facebook’u açtığınızda ayakkabı reklamları görmeniz izlenmenin en basit ve yalın hali oldu. Cambridge Analytica gibi şirketlerin yaptığı halkın davranışlarını analiz etme ve değiştirme ise işin en tehlikeli boyutu.

Üzücü olan bir başka taraf ise; artık binlerce bilim insanı, insanlığı kanserden kurtarmak yerine “insanlara daha çok ve daha iyi nasıl reklam gösterebilirim” diye çalışıyorlar. Nesnelerin interneti de, büyük veri de, tüm sosyal medya algoritmaları da bu amaçlar için çalışmakta.

Facebook gibi platformlara kişisel verilerimizi emanet etmeli miyiz? Edersek güvenmeli miyiz, güvenebilir miyiz?
Bu soruya tüm bu yaşananları düşündükten sonra cevap vermeniz dileğiyle…


Bu yazı dijitalguvenlik.org için yazılmış olup, ilk olarak bu adreste yayınlanmıştır.


Yazıda yararlandığım kaynaklar:

  • Zeynep Tüfekçi: https://twitter.com/zeynep
  • Michal Kosinski: http://www.michalkosinski.com/
  • The Atlantic: https://www.theatlantic.com/technology/archive/2018/03/facebook-cambridge-analytica/555866/
  • The Guardian: https://www.theguardian.com/uk-news/2018/mar/21/facebook-row-i-am-being-used-as-scapegoat-says-academic-aleksandr-kogan-cambridge-analytica
  • The New York Times: https://www.nytimes.com/2018/03/17/us/politics/cambridge-analytica-trump-campaign.html
  • Fularsız Entellik: https://fularsizentellik.com/journal/2018/3/21/facebook-cambridge-analytica
  • The Guardian: https://www.theguardian.com/news/2018/mar/17/cambridge-analytica-facebook-influence-us-election
  • Facebook Newsroom: https://newsroom.fb.com/news/2017/12/managing-your-identity-on-facebook-with-face-recognition-technology/
  • Mark Zuckerberg: “I’m really sorry that this happened” https://youtu.be/G6DOhioBfyY
  • Facebook whistleblower: We tested Trump slogans in 2014: https://youtu.be/_loOgecLIrU
  • Cambridge Analytica: Whistleblower reveals data grab of 50 million Facebook profiles: https://youtu.be/zb6-xz-geH4

 


Sivil Toplum Örgütünüz için Dijital İletişim Danışmanlık Hizmeti için bize ulaşabilirsiniz.

    Ad Soyad *

    E-Posta *

    Telefon

    Teklif Almak İstediğiniz Web Sitesi ve /veya STÖ Adı