Skip to main content

Bildirgeç’de bazı Türkçe bloglar için hazırlanmış toolbar mimini ararken enteresan bir yazıyla karşılaştım.
Blogger arkadaşlardan biriblog felsefesinin�? derinliklerine inmeye çalışmış

Önceleri Türkçe bloggerların bir elin parmak sayısı kadarken günümüzde neredeyse blog sahibi olmayan internet kullanıcısını, kullanıcıdan saymadığımız bir devirdeyiz. Hal böyleyken her blogger’dan da felsefi, edebi, siyasi ya da yemek tariflerinin bulunduğu bir blog açmasını bekleyemezsiniz. Herkesin Portakal Ağacı‘ndaki gibi nefis yemek tarifleri, Altı Üstü Tasarım‘daki gibi tasarım ve web stratejileri hakkında öğütler, Eylülce ve Farketing‘deki gibi bilgi mimarlığı ve pazarlama hakkında yazılar yazmasını bekleyemezsiniz ki…

Önceleri “her eve bir blog�? diye kampanyalar başlatanlar şimdilerde bloglara bir manifesto gerek, sertifikalı bloggerlar olsun, “Google bu işe de bir el atsın�? gibi söylemler ediyorlar…

(Benzer bir durum “hacker�? kavramı için de geçerli. “Nasıl Hacker Olunur�? sorularının cevapları yazılsa bile MSN adresini çalan kişinin de kendisine “hacker�? demesi ironiktir ;) )

Internet’te henüz blog kavramı bile yokken “internet çöplüğü�? kavramı vardı. O zamanlarda da kişisel web sayfaları çok modaydı.. Yahoo’nun Geocities ve Türkiye’den Mynet’in Mysite adıyla kullanıcılara ücretsiz 10-20 MB’lık alanlar ve hazır şablon web sayfaları veriyorlar. Ve herkesde bu şablonlardan kişisel web sayfalarını oluşturuyor..
Internet olduğu sürece internet çöplüğü kavramını da var olmayı sürdürecektir..
İster kişisel web sayfası, ister blog, ister bir sonraki teknolojiler…