Skip to main content

Elektronik kitabın çağımız için kaçınılmaz olduğundan önceki bir yazımda söz etmiştim… Bildiğiniz gibi matbaanın İbrahim Müteferrika ile bu topraklara gelişi dünyaya göre epey zaman almıştı. Yine benzer bir dönemden geçiyoruz. (Belki de bu dönemden hiç çıkmamadık, kim bilir?)

Günümüzdeyse Silikon Vadisi’ni yalnızca beton binalar ve İş ve İşçi Bulma Kurumu sanmamız bile ülkemizdeki teknolojik gelişmelerin, üretimin ne kadar gerisinde olduğunun birer göstergesidir. Dış dünyada ise teknoloji ülkemizden çok daha hızlı ilerliyor. Google’ın sürücüsüz otomobili halka açık yollarda teste başlaması bu durumun en önemli göstergelerinden biri oldu.

“Eğer kolunuzdaki saatiniz ruh hâlinizi takip etseydi ne olurdu veya arabanız yorgun olduğunuzu hissetseydi veya belki de buzdolabınız stresli olduğunuzu bilseydi, o zaman sizi aşırı yemeden korumak için otomatik olarak kilitlenirdi. Bunu isterdim, evet. Eğer Cambridge’deyken gerçek zamanlı duygu akışına erişimim olsaydı ve bunu ülkemdeki ailemle çok doğal bir şekilde paylaşabilseydim, aynı hepimiz aynı odada olsaydık yapacağım gibi. Bence beş yıl içinde, bütün cihazlarımızın duygu çipi olacak, yalnızca cihazımıza somurttuğumuzda, “Hımm, bunu sevmedin, değil mi?” diyecek bir cihazımızın olmamasının nasıl bir şey olduğunu hatırlamayacağız.”

Bu sözler kendi deyimiyle “genç, yeni evli, Müslüman, Mısırlı bir eş” olan bilgisayar bilimcisi Rana el Kaliouby‘e ait.

Hayatımızı etkileyen iki unsur var; mantığımız ve duygularımız. Mantığımızı bilgisayarlara uygulayabiliyoruz. Fakat aynı şey duygularımız için geçerli değil. Kaliouby’nin bahsettiği üzere; duygularımız hayatımızın her alanını etkiliyor, sağlığımız ve nasıl öğrendiğimizden, nasıl iş yaptığımız ve karar aldığımıza kadar, büyük olanları ve küçükleri.
Arkadaşlarımızla, ailemizle, iş çevremizle teknoloji üzerinden görüşüyoruz. Duygularımızı emoji işaretleriyle karşı tarafa gönderiyoruz.. Peki ya telefonumuz o anki ruh halimizi yüzümüzden anlasa ve buna göre davranışlar sergilese? Bilgisayarımız o anki duygumuza göre bir müzik çalsa? Arabamız uykulu bir halde olduğumuzu anlasa ve motoru çalıştırmamıza izin vermese?
Teknoloji aslında o kadar da korkutucu boyutlarda değil, kontrol altında tutmayı başaranlarımız için hiçbir zaman da olmayacak.