Skip to main content

P133 bilgisayarımla bilgisayar dünyasına giriş yapmam ve Windows 98’in ardından Redhat Linux ile GNU/Linux dünyasıyla tanışmamla devam eden 2000’li yıllardaki bilişim sektörüyle bugün arasında kariyer anlamında açıkcası çok büyük değişiklikler yok. Sektörde ise benim gözlemlediğim en büyük değişiklik okul seviyesinde. Önceden meslek liselerinden mezun olup, bu sektörde olan nice bilgi ve tecrübe dolu insanla tanışırken, artık her sene (üniversite tercih zamanlarında) karşıma gelen bilgisayar ile ilgili meslek liselerin alanlarından mezun gençlerin bilgisayar bilgisi annemin Facebook bilgisinden hallice. Maalesef!

Üniversite sınavlarını da geçip, herhangi bir bölümden bir şekilde mezun oldunuz diyelim. Ve hâlâ bilişim sektöründe çalışmaya kararlısınız. O halde buradan buyrun;

İlk iş yeriniz çok önemli! Bunu sakın unutmayın. Çünkü üniversitede ne öğrenirseniz öğrenin, sektöre geçtiğinizde gerçek hayata, gerçek dünyaya adım atmış oluyorsunuz. Kendimden örnek vereyim; çok söylenir, klişe sanarsınız fakat değildir! Sektöre girdiğinizde üniversitede öğrediklerinizi unutun! (En azından bir yarısını…)
Ben mezun olduktan sonra sektöre adım atmamla okulda öğrendiklerimin yarısını unutmam gerektiğini anladım. Zira okulda bize öğretilen teorik bilgi ile sektördeki pratik bilginin hiçbir alakası yoktu ve daha kötüsü bana öğretilen bu teorik bilgi bana yanlış yaptırıyordu.

Şayet Mecidiyeköy ya da Kadıköy Yazıcıoğlu Pasajında çalışmayacaksanız, bilgisayarcı diye bir meslek yoktur. Aileniz ve diğer büyükleriniz sizi öyle bilebilir fakat siz öncelikle kendinizi iyi tanıyın. Bilgisayarcı değil, ne olacağınıza kesin karar verin. Sistem yöneticisi mi? Yazılımcı mı? Yoksa başka bir alt dal mı? Sistem yöneticisi olmaya karar verdiğinizde de artık iş bu kadarla bitmiyor. Benim zamanımda sistem yöneticileri ikiye ayrılırdı; Linux Sistem Yöneticisi, Windows Sistem Yöneticisi. Şimdiyse veritabanı, bilgi güvenliği, uygulama vs. diye giden onlarca alt dalı var.
Yazılımcı dediğinizde de hangi yazılım dili? PHP mi? Pyhton mu? .NET – C# mı? C ve C++ mı? Tam olarak nesiniz?
Hangisinde iyi olduğunuza karar verin, kendinizi tartın yola öyle çıkın ve o alanda uzmanlaşın.
Bir dalı seçtim diyip bırakmayın. Diğerlerini de az biraz, “İngilizce konuşamıyorum ama anlayabiliyorum” kıvamında öğrenin, merak etmesin fazla bilginin bir zararı yoktur.

Şunları da unutmayın…
Çalıştığınız şirket ne kadar kurumsal ve profesyonel olursa olsun, diğer birimdeki insanların gözünde siz bilgisayarcısınız! Elektrikle çalışan her cihazı kullanmak zorundasınız. Bu bir dizüstü bilgisayar da olabilir, tablet de, bir televizyon da hatta bir çamaşır makinesi de!

Veritabanı konusunda uzman bir DB Sistem Yöneticisi oldunuz. Oracle’da (veya PostgreSQL diyelim) uzman oldunuz. Her şeyiniz tıkır tıkır çalışıyor. Sabah masanıza oturduğunuzda sunucularınızı kontrol ederken gelecek ilk telefon bir son kullanıcıdan “yazıcım bozuk” şikayeti olacaktır. Şayet “hadi kırmayayım bi bakayım” diyecek olursanız (o zamana kadar bütün yazıcı ve içinden elektrik geçen cihazlara karşı merakınız da var ya!) o elektrik fişi takılı olmayan yazıcıdan çıktı almaya çalışan kullanıcının gözünde siz her şeyi iki tıkla halleden bilgisayarcısınız. Artık pili biten ve fişi yine takılı olmayan bir dizüstü bilgisayarı açamadığında da, Outlook’tan 1GB’lık e-posta göndermeye çalışıp hata aldığında da arayacağı ilk kişi sizsiniz.

Muhtemelen kendisini sürekli yenileyen başka bir meslek yoktur. Böyle bir sıkıntınız varsa tarih öğretmeni olun. İşe başladığınız günden emekli olduğunuz güne kadar aynı şeyleri anlatır, durursunuz. Dolayısıyla teknolojiyi elbetteki her alanıyla takip edin. Mümkünse bunu Türkçe değil, yabancı kaynaklardan yapın. Bunu yapabilmek için de İngilizce’ye ihtiyacınız var. İngilizce’yi mutlaka ama mutlaka öğrenin. 3-5 teknik makaleyi anlayabilmeyi İngilizce bilmek değildir. CNN’de haberleri izlerken simultane çeviri yapabilecek kadar öğrenin. Yabancı dil nankör bir şey. Öğrendikten sonra bir de unutmamak için çalışmalısınız. Yabancı kaynaklardan haber ve son teknolojik olayları okurken bir yandan da bir kaç yabancı dizi izlemenizi tavsiye ederim.

İlk iş yeriniz önemli demiştim. Burada kendinizi geliştirmeye özen gösterin. Geliştiremediğinizi düşündüğünüz anda sakın ola ki kendinizi X bir özel eğitim kurslarına kayıt olurken bulmayın. Bu kurslara şu anda ihtiyacınız yok. Dahası bu kursların size öğreteceği hiçbir şey yok! Reklamlarındaki “sistem mühendisi olun”, “yazılım uzmanı olun” gibi vaatlerine kanmayın. Bu kurslar size biraz daha ileride kariyerinizi yükseltirken işinize yarayacak olan CV’nize ekleyeceğiniz sertifika alanları için gerekli olacak. Daha sektör tecrübeniz olmadan hiçbir işe yaramaz.

Hangi alanda kendinizi geliştirmek istiyorsanız, o alanla ilgili mutlaka bir dernek ya da bir topluluk vardır. Bu topluluklara girin, düzenledikleri etkinliklere katılın. Bu etkinliklerde çevre edinin. Teknik e-posta listelerine üye olun. Teknik bir sorun yaşadığınızda bir alo diyerek yardım alabileceğiniz bir kaç kişi etrafınızda olsun.

Bugün artık herhangi bir sistemi herkes kurabilir. Kurulumu tamamladığınızda sanmayın ki, “ben artık bunu biliyorum”. Daha hiçbir şey bilmiyorsunuz. Mesele sistemi kurmak değil, ayakta tutmak. Bir sorun çıktığında çözümü en kısa zamanda bulup, uygulamakta.

 


Sivil Toplum Örgütünüz için Dijital İletişim Danışmanlık Hizmeti için bize ulaşabilirsiniz.

    Ad Soyad *

    E-Posta *

    Telefon

    Teklif Almak İstediğiniz Web Sitesi ve /veya STÖ Adı